
2002 seçimlerinden sonra Türkiye'nin önünde yeni bir dönem başlıyor. Bu dönemin temel sorusu şu: "Türkiye merkezini yeniden kurarak çatışma ortamından çıkacak mı, yoksa artan bir çatışma ortamında daha da gerilerek "İki Türkiye" tablosunda kapana mı kısılacak?"
Seçime gittiğimiz şu günlerde ise açık bir manzara var. 5 senelik iktidarı altında AKP yönetimi Türkiye'nin temel demokratikleşme adımlarını atamadı. Dokunulmazlıklar, sivil otoritenin güçlendirilmesi, katılımcı demokrasiyi arttıracak olan Seçim ve Siyasi Partiler Kanunu gibi değişiklikler yapılamadı. Ekonomi, uluslararası sermaye tarafından sübvansiye edilirken, işsizlik oranı 2002'den bu yana sürekli arttı. %8.1'lerden %9.8'lere kadar çıkan bu rakam, gelir adaletini daha da bozdu. Milli gelirdeki dolar kuruna bağlı düzelme halka yansımıyor. Cari açıkların artması ve ihracat-ithalat dengesizliği Türk ekonomisini bıçak sırtında tutuyor.
Performans kötü. Ancak AKP başka bir şeyi daha yapamadı, Türk halkına güven veremedi. Sokaklarda halkımız rejimlerinin tehdit altında olduğu hissiyatıyla gösteriler düzenliyor, halkımız laiklik ve demokrasi hakkındaki hassasiyetini gösterirken, Türkiye derin bir kutuplaşmaya itiliyor.
Türbanlı kızlarımızın türban sorununu çözemediler, halkımızın demokratikleşme isteklerini yerine getiremediler ve ekonomik gelişmeyi sağlayamadılar. Mutlak başarısızlar. Ancak muhalefet de muhalefet yapamadı. Ağır bir başarısızlıkla, hezimete uğradı.
Bir yerde laiklik kelimesine takılı kalmış, Türkiye'nin temel sorunlarına 2 a4 sayfasıyla çözüm bulacağını sanan safdil CHP, diğer tarafta milliyetçiliği tırmandırarak halkımız arasında kimlik sorunlarına dayanan gerilimler yaratan MHP radikalize olurken, merkez partiler kötü yönetim sebebiyle çöktüler.
Mehmet Ağar ve Erkan Mumcu seçim sonrasında Türk siyasi hayatında bulunmayacaklar.
Türkiye'nin ise ihtiyacı baki. Türkiye, kimlik sorunlarıyla ayrışmak istemeyen, ekonomik olarak refahını temin etmek isteyen, demokratikleşmeden yana, dürüst ve çalışkan insanların ülkesi. Onlar, kavga etmek istemiyorlar, onlar ayrılmak istemiyorlar, onlar kimlikleri sebebiyle bir kutbun parçası olmayı kabul etmiyorlar.
Onlar, Türkiye'nin sessiz milyonları ve bu seçimde oy verecek parti bulamıyorlar.
Mesut Yılmaz'ın böyle bir portrede yönü belli olmalı. Deneyimi, gücü, olanakları ile Türkiye'nin merkezini yeniden kurup, Türkiye'ye son hizmetini vermeli. Türkiye'nin gelişim projesi, barış, sükunet, huzur ve birlik ruhuyla devam etmeli.
Mesut Yılmaz bundan yalnızca Meclis'e giremez. Mesut Yılmaz, Meclis'i yeniden şekillendirmelidir. Mesut Yılmaz 2010ların siyasetini dizayn etmelidir.
Bugün, büyük hedefler, büyük bir teşebbüsü bekliyor ve Mesut Yılmaz yeni Türkiye için yürüyor.
Türkiye'de tam bunu bekliyor.
"Düşeş"
/div> posted by

<0Comments:
<